81

İnsanoğlu, hayatında hikayelere ihtiyaç duyar. Hikayeler, insanların hayatlarını şekillendirir; değiştirir. İnsanlara farklı bir bakış açısı, tehlikeli de olsa farklı bir ötekileştirme arzusu katar. Yeni ama sonradan sürekli olacak kalıplar yaratır.

Kobe Bryant’ın 2006’daki unutulmaz hikayelerinden biri, kimsenin hayatını şekillendirmedi. Kimseye inanılmaz farklı bir bakış açısı katmadı. Fakat bu hikayesinin ardından bıraktıklarıyla, insanların duygularında; duygu belleklerinde asla kopmayan bir gece bıraktı.

O gece olanları neredeyse her basketbol izleyicisi biliyor. Teker teker tüm sayıları açıklamak için bir hayli günümüz zamanına gelmiş durumdayız. Fakat özetlemek gerekirse, Kobe Bryant, bir ay öncesinde üç çeyrekte 62 attığı Dallas Mavericks maçından sonra Toronto Raptors’a karşı 42 dakikada 81 sayı kaydetti. Hayır, hayır, bu biraz fazla özet oldu.

22 Ocak 2006, Staples Center, Los Angeles. Vince Carter’ın ihaneti sonrasında arda kalan kalp kırıklıklarını nefretle harmanlayan fakat bu fırtınadan Chris Bosh sayesinde kurtulmayı başaran Toronto Raptors, fırtınaların yüksek perdeden yeni yeni azaldığı Los Angeles Lakers deplasmanına konuk oluyordu.

Maç başladı ve maç bitti. Lakers, 122-104’le mükemmel bir galibiyet alıyordu. Diyelim maçı seyretmediniz ve maçın ardından istatistik kâğıdını incelediniz. Amerikanvari yaklaşımdan ötürü deplasman ekibinin, yani Raptors’ın verilerini göreceksinizdir önce. Şatafatlı bir kariyeri olmayan Mike James’in (hayır bizim Mike James değil) 26 sayı attığını görünce şaşırabilirsiniz. Ayrıca Raptors’ın %50 gibi yüksek bir yüzdeyle üçlük attığını gördüğünüzde de. NBA’de tutunması zor görünen Pape Sow’un 10 dakika sahada kalması ve Raptors’ın 22 spot-up setinde %74 verimlilik yakalaması da sizi bir hayli etkileyecektir. Hele hele pick-and-roll setlerinde Lakers’ın 14, Raptors’ın 42 sayı ürettiğini görmeniz sizde bir hayli şaşkınlık yaratacaktır. “Nasıl oldu da Raptors kaybetti bu maçı?” sorusunu sordunuz galiba!

Sonra Lakers tarafına geçtiniz. Lamar Odom’ın 43 dakikada sekiz sayı, yedi asist, iki blok ve 10 ribaundla oynadığını görüp Lakers’ın iyi savunma yaptığı sonucuna ulaşmaya yatkın oldunuz. Smush Parker ve Chris Mihm’in 21 sayılık katkı vermesi sizi epey bir etkiledi. Sonra, “Kobe ne yaptı acaba” edasıyla onun rakamlarına baktınız. 42 dakika. 46 saha içi denemesinde 28 isabet. Daha fazla devam etmeden Raptors’ın takım hâlinde 36/76’yla şut attığını gördünüz ve işte o anda jetonun düştüğünü anladınız.

81 sayı, altı ribaund, iki asist, üç top çalma, bir blok, bir faul, üç top kaybı, sahada olduğu sürece +25, 158 hücum reytingi, 107 savunma reytingi, %73,9 doğru şut kullanma yüzdesi, pozisyon başına 1,40 sayı, dokuz geçiş hücumu sayısı, 14 izolasyon sayısı… Tüm bunlar biraz fazla geldi. Ne Mike James kaldı aklınızda ne de Lamar Odom.

Maçı izlediniz, spikerlerin şaşkınlığına paralel hareket ettiniz. Kobe, 77 attığında onu kenara almaya çalışan ama ret yiyen Phil Jackson’a siz de kızdınız, Kobe Bryant’ın, “Bunu hayal bile etmiyordum. Sadece olan ve biten, açıklanamayan şeylerden biri bu; sonuçta kazandık. Bu yeterli” demecini hayranlıkla karşıladınız, seyircilere biletleri atmamalarını söyleyen anonsör Lawrence Tanter’ın kim olduğunu araştırmaya başladınız, Kobe’nin Wilt Chamberlain’in 100 sayısına yaklaştığını öğrendiğiniz için aslında David Robinson’ın 1994’te LA Clippers’a 71 attığını öğrendiniz…

Bir nefes aldınız, aşırı okumaya devam ettiniz. Ve Kobe’nin büyükannesinin torununu izlediği ilk ve tek maçın bu olduğunu öğrendiniz…

Yazı: Kuzey KILIÇ

Güncel Yazılar

Popüler Yazılar